Sally anahtarı çevirip içeriye girdiği andan itibaren bir tuhaf olmuştu. Biraz önceki neşesi birden kaybolup gitti ve O’nun- o yegane aşkının- yokluğu sardı yeniden tüm bedenini, tüm varlığını ve tüm evi sardı. Sally ilk defa duygularına yeniliyordu, aslında mantığıyla hareket ederdi ve Brian hayatına girdiği andan itibaren bu durum değişmişti.. Anahtarı kapının yanındaki anahtar sepetine bıraktı şu anda her şey ona o kadar yabancı geliyordu ki.. Sanki bu evde yaşayan Sally değildi. Sanki ona en huzur veren yer burası değildi. O gidince her şeyi alt üstü olmuştu. O’na hem kızıyor hem de ‘acaba şimdi ne yapıyor?’ diye merak ediyordu. Salona geçip üzerindeki yeşil montunun düğmelerini açıp çıkardı üstünden. Koltuğa bırakırken montunu birden gözüne pencere takıldı. O gün ki gibi yine açık kalmıştı.. Daha dün gibi hafızasına kazınmıştı Brian’ın o pencereden geldiği gün. Ve ilk öpüştükleri an. Sally ilk defa o anda mantığını bir kenara bırakmış ve dudaklarında Brian’ın dudaklarının sıcaklığını doyasıya hissetmişti.
Sally artık daha fazla dayanamıyordu .Bu evden uzaklaşması gerekiyordu. Her gün eve geldiğinde bu anıların gözünde canlanması onu çılgına çevirmeye başlamıştı. İşte bu nedenle tekrar montunu giydi, yanına çantasını da almıştı ve anahtarını da tıpkı bu ev gibi geride bırakarak kapıyı çekip çıktı evden.
Ne yapacaktı nereye gidecekti hiç bilmiyordu. Tek bildiği o evden uzaklaşmaktı. Ağlayarak koşmaya başladı. Yoldan geçen ve önüne çıkan hiç kimseye aldırmıyor, koşuyor, koşuyordu. Bir müddet sonra durakladı. Ne kadar süre koştuğunu nereye geldiğini hiç bilmiyordu. Bir köşeden döndü. Önünde sahile kadar uzanan Taş basamaklar vardı. Basamaklardan hızlı hızlı inerken çaresizlik içinde basamaklardan birine oturdu.Hava da sanki Sally’nin ağlayışlarına uyum sağlarcasına kapanmıştı ve yağmur çisemeye başlamıştı..
'Tanrı’m ne yapacağım şimdi ben ? Nereye gideceğim?'
Yanından geçen bir çifte takıldı gözü. Buğday sarısı saçlı kız kollarını yanındaki çocuğun beline sımsıkı sarmıştı. Onu hiç bırakmak istemiyor gibi bir hali vardı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak taş basamaklardan iniyorlardı. Sally kafasını çevirdi bu manzaraya katlanamıyordu doğrusu.. Artık hiçbir şey e katlanamıyordu ki Sally. Yaşaması anlamsızdı. Bu garip ve her şeyi herkesi ayıran bu dünyada neden yaşasındı ki zaten?
O her şeyini Brian ile planlamıştı. Brian gittiğinde hayat da planlar da bitmişti.. Nefessiz yaşamaktı artık Sally’ninki. Ama artık buna bir son vermeliydi Sally. Ayağa kalktı ve taş basamaklardan tekrar yukarı çıktı. Brian ile her zaman gittikleri o sarp kayalıklara doğru yol aldı..
Bir süre sonra kayalıklara geldiğinde yağmur iyice hızını arttırmıştı. Rüzgar da Sally’nin yüzünü yalıyordu adeta. Sally kayalıklardan aşağıya baktı. Aşağısı artık onun için bir kurtuluştu. Arkası ise cehennem. Sally yavaş yavaş kayalıkların ucuna doğru yaklaştı. İçinden ‘Tanrı’m ne olur beni affet!’ diyordu. Parmak uçları kayalıkların en ucuna geldiğinde derin bir nefes alarak kendini aşağıya bıraktı.