Legend Of Magic
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap



Legend Of Magic'e hoşgeldiniz! Sizleri aramızda görmekten çok memnunuz. Sitemiz bilindiği gibi bir rol oyunu sitesidir. Karakterinizi yaratmanızın ardından aramızda rol oyunu yapabilirsiniz. Sitemizin kurgusu ve sistemleri tarafımızca hazırlanmıştır. Her türlü sorununuzda bize ulaşmanız ve eğlenceli dakikalar geçirmeniz dileği ile.

LoM Yönetimi Sihirli Günler Diler.



















James Dean Caliente Gf1k James Dean Caliente Puff1a James Dean Caliente Claw1-1 James Dean Caliente Sly1-1

00 | 00 | 00 | 00





 

 James Dean Caliente

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
James Dean Caliente
Seherbaz
Seherbaz
James Dean Caliente


Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 12/12/10

James Dean Caliente Empty
MesajKonu: James Dean Caliente   James Dean Caliente EmptyPtsi Ara. 13, 2010 11:13 am

BÖLÜM 1: Başlangıç ~


James, kalbi boğazında çarparak gözlerini açtı. Öğle saatleri olmasına rağmen, iki yanına dizilmiş, iki katlı dükkânlar yüzünden pek ışık almayan, dar bir yolda duruyordu. Etraf sessizdi, sanki terk edilmiş gibiydi. Dükkânların içlerini göremiyordu. Öyle karanlıktı ki; içeri biri girdi mi bir daha görmek imkânsız gibiydi. “İşte yeni evin-” diye yüreklendirmeye çalıştı kendini –ama bu pek de işe yaramadı. Daha yeni görünümüne bile alışamamıştı. Yirmi altı yaşındayken, tekrar gençleşip okulunu yeni bitirmiş, toy bir delikanlıya dönmek iyi hissettiriyordu evet; ama aşırı kısa saçlarına hiç alışamamıştı mesela. Boyu neredeyse aynıydı, o konuda sıkıntısı yoktu –ama kendi, kaslı vücudunu şimdiden özlemişti. Bu halde biraz, küçülmüş, erimiş hissetmişti kendini. En çok üzüldüğü şeyse, karakterini de değiştirmek zorunda olduğuydu. O eğlenceli James’e belki de aylarca geri dönemeyecekti… Derin bir iç çekti. Sonra kendini toparlayıp, toprak rengi pelerinine iyice sarındı ve dar yolda ilerlemeye başladı. Sağ elinde taşıdığı bavul yüzünden biraz tökezliyordu. Durumu abartıp yalpalamaya, daha gerçekçi görünmeye çalıştı. İlerliyordu evet, ama çevresindeki görüntü hiç değişmedi. Yol boyunca hep aynı tip, çarpık dükkânlar eşlik etti ona. İçinin karardığını hissetti, bu görevden şimdiden nefret etmişti. Planı gereği, dükkânlardan birini seçmesi gerekiyordu. Dükkân sahiplerinin yüzleri inceleyip karar vermeyi ummuştu –ama değil dükkân sahiplerinin yüzlerini, dükkânların içlerini bile göremiyordu. Belki de şimdi, camdan kapılarının arkasında durmuş, onu gözlüyorlardı, bilemiyordu. Tedbir amaçlı, kararsız biri gibi görünmeye çalıştı. Önce sokağın sonuna gitti; sonra da geri dönüp sokağın merkezindeki dükkânlardan birinin önünde durdu. Merkezde bir yer seçmek avantaj sağlayabilirdi ona, böylece tüm sokağı kontrolü altında tutabilirdi. Bu düşünceyle önünde durduğu dükkânın kapısına doğru ilerledi. Kapının hemen önündeki tümseği, elindeki yükün ağırlığı nedeniyle yalpalayarak çıktı ve camdan kapıyı sertçe iteledi. Tiz bir zil sesi eşliğinde içeri girdiğinde, karşısında, hemen kapının ardında birini görmeyi umuyordu ama hiç kimse yoktu. Biraz çevresine bakındı, etrafta da kimse görünmüyordu. Bu belirsizlik biraz tedirgin olmasına neden oldu. Elindeki çantayı kapının yanına bırakıp, dükkânın içlerine doğru ilerledi. İçerisi tahmin ettiği gibi son derece karanlıktı. “Merhaba, –kimse yok mu?” Rolü gereği Bulgar aksanıyla konuşuyordu. Onun için bazı harfleri daha keskin bir tonla çıkarıyordu. Bu pek de zor olmamıştı, ama yine de dalgınlıkla normal aksanına dönmekten korkuyordu. Bu düşünceyi kafasından çıkartmaya çalışarak, birbirine hiç benzemeyen birçok kurukafaların bulunduğu bir masayı geçti ve birkaç saniye önce gözüne çarpan kasaya doğru ilerledi. Zaman geçtikçe tedirginliği artıyordu, bulunduğu mekânı gördükçe de içindeki güven duygusu tam zıttı biçimde azalıyordu. Aldırmamaya çalıştı, yavaşça ilerlemeye devam etti. Sonunda kasanın yanına ulaştığındaysa, gördüğü şeyin etkisiyle, korkuyla yerinden sıçradı. Kafasında hiç saçı olmayan, değişik tonda bir yeşil olan gözleri insanı biraz korkutan, ellili yaşlarının sonunda gibi görünen, oldukça kısa boylu bir adam kasanın arkasında öylece durmuş, ifadesizce onu izliyordu. Bir an ne diyeceğini bilemedi. Bir iki adım geriye doğru sendeleyip adamdan biraz uzaklaştı ve şaşkınca, karşısındaki adamın yüzünü tekrar baştan aşağı inceledi. Gerçekten korkutucuydu, yıllardır böylesini hiç görmemişti. “Jey… ben… ee… –siz iyi misiniz!” Adamın gözünü kırpmadan James’e bakması biraz telaşlanmasına neden olmuştu. Ölü gibiydi sanki, gözleri açık bir ölü… Hemen aradaki mesafeyi kapatmak, adama daha yakından bakmak için ileriye doğru hamle etti –ama adam elini kaldırıp onu durdurdu. Sevinse mi, üzülse mi bilemiyordu. İkilemde kalmıştı. Şimdi, başka hiçbir şey söylemeden çıkabilir, şansını başka bir dükkânda arayabilirdi; ya da devam eder, bu kaçık adamı ikna etmeye çalışırdı. Hangisinin daha mantıklı olduğunu kestiremiyordu. James, kafasında bu düşüncelerle cebelleşirken, adam ilk defa dudaklarını araladı ve kulak tırmalayıcı sesiyle ona doğru seslendi. Hala aşırı hareketsiz vücuduyla korkunç görünüyordu. “Burası senin gibilere göre değil. Bavulunu al ve hemen uzaklaş.” James biraz paniklemişti, korktuğu başına geliyordu. “Ben, –benim gidecek bir yerim yok, jey… ij arıyorum ben, bajım ailemle belada olduğu için burayı seçtim. Lütfen efendim, ben –ben karanlık nesneler konusunda iyiyimdir. Durmstrang mezunuyum ben. İyi bir yardımcı olabilirim. Sizin, jey… ayak ijlerinizi yaparım –her jeyi yaparım, lütfen efendim, kabul edin beni.” Ses tonunun yalvarır gibi çıkması için bir hayli çaba harcadığından, terlemeye başlamıştı. Ama bu, pek de önemli değildi, olayı daha gerçekçi yapıyordu. Adam James’in etkileyici performansının ardından öylece hareketsiz durmayı sürdürdü. Yüz ifadesinden de hiçbir şey anlaşılmadığından James’in kafasında kocaman bir boşluk oluştu. Adamın ne sorunu olduğunu gerçekten merak ediyordu; kendini kaçığın tekinin karşısında durmuş, yalvaran gözlerle bekler şekilde bulmuştu ve bu sabrını bir hayli zorluyordu. Sessizlik içerisinde geçen bir dakikanın ardından, artık umudunu kaybetmişti. Şansını başka bir dükkânda deneyecekti artık. Yüzüne hüzünlü bir ifade takınıp arkasını döndü ve yavaşça yürümeye başladı. Başı yerde, yavaşça, aheste aheste yürüyordu. Tam o sırada, artık kafasında başka planları tartıp biçerken, tekrar o hırıltılı ses ulaştı kulağına. “Arka tarafta depo olarak kullandığım bir oda var, orada yatacaksın.” James sevinçle arkasını döndüğünde adam yerinden kalmış, kasanın ön tarafına geçmişti. Ayakta da tıpkı otururkenki gibi hareketsiz durabilmesine biraz şaşırsa da aldırmadı. Buna alışması gerektiğini biliyordu. Ayrıca bu kadar sessiz hareket edebilmesi de bayağı korkutucuydu. “Tek bir kural var. Ne diyorsam yapacaksın, bu kadar basit.” Konuşurken bile aşırı hareketsiz görünen dudakları, tekrar ölü birine aitmiş gibi görününce, James konuşmanın bittiğini anladı ve son bir gayretle, hareketsizce ona bakan adama gülümseyip, bavulunu almak için tekrar arkasını döndü. İşte olmuştu! Bavuluna doğru seri adımlar atarken, içinde fırtınaların koptuğunu, adrenalinin bütün vücudunu ele geçirmeye başladığını hissedebiliyordu. Şimdi gerçek James olabilse, zafer çığlığı atabilirdi, ya da iki elini yukarı aşağı sallayıp, kendine tezahüratta bulunabilirdi –ama bu karakter sınırlıyordu onu ve ortada bir gerçekte vardı ki henüz bir şey başarabilmiş değildi. Bu düşünceyle kendini dizginleyip sakince bavuluna uzandı, tekrar arkasını döndü ve aynen bıraktığı yerde, hareketsizce duran yeni patronuna doğru yürümeye başladı. Şu an Seherbaz rütbesiyle burada bulunabilse, sırf şu aşırı hareketsiz hallerinden dolayı, bu adamdan şüphelenebilirdi. Önce iyi ihtimali düşündü. Bu bir hastalık olabilirdi, –ama sonra hiç böyle bir hastalık duymadığını düşünüp bu ihtimali hemen eledi. Bir an adamında kendisi gibi rol yaptığını düşüncesi geldi aklına. İşte bu olabilirdi, tabii adamın sahiden bir kaçık olma olasılığı da James’e göre son derece yüksekti. “Adın ne?” diye sordu adam, James yanından geçecekken. “Igor, efendim,” diye cevapladı, James. Adamla kol mesafesinde duruyordu ve bu kadar yakın olmak, tedirgin etmişti onu. “Bana Bay Finegan diye sesleneceksin.” diye devam etti buyruklarına. “Tabii, Bay Finegan.” dedi James, ikiletmeden. Yine birkaç dakika öylece bekledi. Bay Finegan bir daha konuşmayınca da sessizce yanından geçip, dükkânın arka tarafına, Bay Finegan’ın depo olarak tanımladığı yere doğru ilerledi. Metal bir kapıyı iteledi, içeriye adımını attı ve yatacağı yeri incelemeye başladı. İlk anımsadığı şey rutubet oldu. İşte bu kötüydü, bu şekilde burada bir haftada hastalanıp, ölebilirdi. Neyse ki bir iki büyüyle bu sorunu halletti. İkinci olarak, bulunduğu yer gerçekten bir depoydu. Koca koca kutular odanın tamamını kaplamıştı ve içlerindeki şeyler pek de tekin görünmüyordu. Bu sorunu da kutuları havalandırıp üst üste koyarak halletti. Şimdi yatabileceği kadar alan açılmıştı –ama belki de haftalarca burada yatacağını düşününce, midesinin bulandığını hissetti. Ve son olarak, depo son derece karanlıktı. Bu sorun için büyü kullanmadı. Dükkânın içinde bir yerde mum bulabileceğini düşünüyordu. İşte olmuştu, yatacağı yer hazırdı. Daha dün sevgilisi Jane’in yanında yattığı, rahat yatağını anımsayınca içi burkuldu… kaderine lanet okudu –ama sonra hayatının ne kadar enteresan olduğunu düşündü ve ufak bir kahkaha patlattı. James işte böyle biriydi, en azından bu dükkândaki odasında(!), gerçek James olabilirdi. Daha fazla zaman kaybetmeden bavulunu açtı, içinden uyku tulumunu çıkardı ve zaten sınırlı olan alanın çoğunu kaplayacak şekilde tulumu açıp, güzelce yere serdi. İşi bittiğindeyse, üzerindeki seyahat pelerininden kurtulup bavuluna tıktı ve tekrar dışarıya çıkmak için hamle etti. İşte yine(!) yeni bir macera başlıyordu. Tereddüt etmeden kapıyı açtı ve yeni hayatına doğru yürüdü…

Not: Başka bir sitede tek kişilik yapmayı düşündüğüm RP'nin birinci bölümüdür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ruidoso de'Maréa
Müdür Yardımcısı & SYB Profesörü
Müdür Yardımcısı & SYB Profesörü
Ruidoso de'Maréa


Mesaj Sayısı : 153
Kayıt tarihi : 13/11/10

James Dean Caliente Empty
MesajKonu: Geri: James Dean Caliente   James Dean Caliente EmptyPtsi Ara. 13, 2010 6:17 pm

Belki paragraflara bölmeniz daha iyi olurdu ancak yine de güzel bir yazıydı.

Seviyeniz Efsane

İyi Eğlenceler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
James Dean Caliente
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ~ James Dean
» .Merlin Arnold James Brown.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Legend Of Magic :: Başlangıç :: Rol Oyunu :: 
Seviye Alımı
-
Buraya geçin: