Lilith Spreuthe Hufflepuf VI. Sınıf
Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 18/11/10
| Konu: Lilith S. Perş. Kas. 18, 2010 11:59 pm | |
| - Spoiler:
Kasvet kaplamıştı dört bir yanını. Perdeler sımsıkı örtülmüş, kapı üzerine kilitlenmişti. Gizli kalan bir şeyi varmış gibi. Toz zerrecikleri odanın her yerinde boy gösterirken, en ufak bir yaşama belirtisi olmadığından boy ölçüşemiyorlardı, hava sıcaktı. Astım hastası bir kimse bu havasız odada en fazla on altı saniye durabilirdi, on yedincide elvedalanırdı hayat tarafından. Bu iğrenç yerde kim; nasıl yaşayabiliyordu? Ne akla hizmet varlığını sürdürüyordu. Öncelikle, burası neydi? Adeta girilmesi yasak bir mahzen gibiydi, değildi. Birazdan görülenler hissedilenlere denk düşmeyecekti; hem de hiç. Bir ses duyuldu, zihne gelen bir çok görüntüden fazla bu, yorgan sesine eşti. Biri bu iğrenç odada hayallere mi dalmıştı? Öyle olmalıydı. Şimdi de bir tıkırtı, sanki iki tahtanın birbirine olan kısa sürelik bir teması gibiydi. Ufak bir ışık ve oda apaydınlık. Bir kadın elinde asa, saçları dağılmış bir şekilde yatağından iniyordu. Odanın içini şimdi daha iyi inceleyebilirdiniz. Kokusu hissedilen toz yığını neredeydi? Zihin, bize oyun mu oynamıştı? Öyle olmalıydı. Bu narin bayanın düşünülen yerde konaklamasına imkân yoktu. Hıh, kesinlikle öyleydi. Bayan elindeki asayı hafif bir bilek hareketiyle yatağına yöneltti, yorgan kendi kendine katlandı ve görünmez eller tarafından düzeltildi. Perdeler ardına kadar açılmış, güneşli bir gün onları selamlamıştı. Dışarıdaki deniz manzarası mükemmel bir günü simgeliyordu. Deniz manzarası mı? Zindanda mı? Bu da büyücülüğün gizemli tarafından biriydi. Aklınızda bulunsun; yer altındaki güzellikler, yer üstündekilerle eş değildir. Açık tenli bayan gerindi ve üzerindekileri bir kenara fırlatarak normal haline bürünüverdi. Üzerindeki kumaş gri renkteki pantolonu beyaz ve ilginç yakalı gömleği tamamlıyordu. Cüppesinin içindekiler onu ilgilendirmezdi, kapkara Hogwarts armalı cüppeydi onun ilgisini çeken. Terlemek de istemiyordu, zamanı gelince atabilirdi onu omuzlarının üzerine. Ortak Salon’a, karnını doyurmak için çıkmadan önce odasına bir göz attı, gerçekten ilk düşünülenler gibi değildi. Bir kere, her şey yerlerine o kadar mükemmel bir şekilde istiflenmişti ki... Öyle ya da böyle, odayı yerleştiren kişinin iyi bir göz zevki olduğu her halden belliydi. Odanın kilidi hafif bir tik sesiyle kadına açıldı, ve ardından daha kuvvetli bir sesle kitlendi. Zindanın kokusunu içine çektikten sonra, dans eden merdivenlerle güzel şölene doğru yol aldı.
Her ne kadar bir bayan olsa da, yemek onun vazgeçilmeziydi. Yemek yemeye küçüklüğünden beri bayılırdı. Küçükken, küçücük bir büyücüyken dünyayı gezip yeni tatlar aramak istiyordu; belki de aklının ufak bir köşesinde bu hayali gerçekleştirmek arzusu büyüyordur. Kim bilebilir? Lilith, neredeyse bir saatlik kahvaltısını, az önce tırmandığı merdivenleri inmekle sonlandırdı. Genç bir profesördü, en azından yüz yıl öncesine dönülecek olunursa en genciydi. Onun yaşında Hogwarts Büyücülük Okulu’na alınan çok nadir büyücüler vardı. Şimdi ise, zekânın verdiği ödülle; yaşıtlarıyla çalışmaktaydı. Tek sorunları ise daha gün yüzüne çıkmamış; kültür, zekâ ve taraf farklarıydı. Yeni geldiği okulda kimse Bayan Spreuthe hakkında bir bilgi birikimine sahip değildi, yetkili dışında. Ne kimse onun sıfatını biliyordu ne de geçmişinde yaşadıklarını. Yaşını bilen bile yoktu. Dışarıdan tahmin edilmesi oldukça kolay bir yaş diliminde olmasına rağmen; söylemiyordu kimselere. Niye inansınlar ki zaten? O, bin bir çeşit şeyi karıştırıp kazanında bin bir çeşit formül(!) buluyordu belki de, kim inanacaktı? Dünyayı yerinden oynatacak şeyler yaratabilirdi, kim inanacaktı? Zor bir meslekteydi, hem de çok zor. Kapı açıldı ve düşünceler kazanın en dibine atıldı.
“Merhaba küçük baylar, küçük bayanlar.” Dramatik bir giriş yapmak istememişti, heyecanı onu ele verdi. Zindan kapısını açar açmaz bu sözleri sarf etmesi; herkesin yüreğini hoplatmışa benziyordu. O ise hemen tezgahının başına doğru ilerledi. Küçük kelimesini kullanmıştı, onlar evet... Lilith’ten küçüktü. Bu sıfatı sahiplenmek istediklerini sanmıyordu; ancak eğlenceliydi. İlk dersiydi, kimin onun hakkında ne düşündüğünden onlara neydi? “Ben Lilith Spreuthe, bildiğiniz üzere İksir Profesörünüz.” Sınıfa göz gezdirdi, oldukça kalabalık gözüküyordu. Gözü korkmuştu, onun zamanında derse; ancak beş kişi alınırdı, zaman değişmişti, hem de çok. İçinden saydıklarını dışarıya vuramıyordu, ilk gününde dillere tartışma konusu olarak yayılmak hoş olmasa gerekti. “İksir, bilindiği üzere sizin önünüze verilen talimatlara göre değil, daha çok yetenek işi. Talimatlarla yönetseydiniz küçücük kazanınızı, bunu bir bilim olarak öğrenmezdiniz. Gerçi, hayatınızı belirleyecek o önemli sınavda sadece kelimeleri yutmanız yeterli olacak. Şimdi, dersimi almak istemeyenler; zorlanacağını düşünenler sınıfı terk edebilme şansına sahip. İlerki zamanda bu şansı size vermem için bana gelmeyin, dersimden kalmaya razı olun.” Kısa bir sessizlik oldu, hayatında gördüğü yeni yüzler onun ağzından çıkacak sözcüklere odaklanmıştı; aslında her ders döneminde duydukları şeyler olmalıydı. Hepsi aynı palavra, sözleri zihinlerinden elbette ki geçiyordu ya da Spreuthe abartıdaydı. Elleri terlemişti bile. Hemen koy vermemeliydi kendini. Sözleri üzerine kıpırdayan kimse olmadı. Zaten Spreuthe buna şaşırmamıştı. Böyle bir saygısızlığa kim cürret edebilirdi? Elbette ki, kimilerinin aklından geçmiş olmalıydı bu; doğaldı. Anlayabilmek miydi Lilith için bunları düşünmek; yoksa fazla mı düşünceli olmuştu? Kişilik çatışmasında yokluğa düşen bir ergen yaşını çoktan atlatmıştı. İşine dönmeliydi. Kafasındakileri dağıtmak için onu hafif bir sallaması yeterli oldu, saçları uçuşmuştu. “İksirin diğer dersler gibi olmadığının umarım farkındasınızdır. Ciddiyet ister, yetenek ister. En ufak bir hatayı kabul etmez; bende etmeyeceğim.” Gözlerini teker teker hepsinin üzerinde gezdirdi. Anlayışlı, yaşlı birinin yüz ifadesini takınmıştı kendininkine. Ellerini ise göbeğinin üzerinde birbirine kenetlemişti. Kendisinden on yaş küçüklere koçluk mu yapıyordu şimdi? Hayalleri gerçek mi olmuştu? ...ya da onun üzerine kurulan hayaller gerçek olmuştu. Öyle ya da böyle, o mutluydu; olmadığı kadar. “Ciddiyetimi anladığınızı sanıyorum. Bir saat boyunca bana emanetsiniz, her biriniz belki de en tehlikeli dersi göreceksiniz. Bunları, biliyorum ki diğer profesörlerden de duydunuz. Bir kere daha duymanın zararı olmaz umarım; üzgünüm.” Sonuna yapmacık bir gülümseme ekledi. Yanaklarına kadar ulaşmadan dudakları, ellerini tozlu tezgâha indirdi. Midesi bulanır gibi olmuştu; toza katlanamıyordu. “Bugün kâğıtta bekleyen bir listeyi kepçelerle buluşturmayacağız, alıştırma yapmak istiyorum. Kesinlikle ilk derste bir şeyi kanıtlamaya çalışmayacağız. Sanırım çoğunuz beş yıldır ders almaktasınız, bana söyleyebilir misiniz ki, iksir sizin için ne ifade ediyor?” Bir şeyi yola koymadan önce nereye gideceğini düşünmek her konuda işe yarayabilirdi. Bilgiye kapalı bir zihniyete zorla öğretme eylemi gerçekleştirilemezdi. Spreuthe, tezgâhın önüne dayanarak, öğrencilerin onu tamamen görmesini sağladı. Kollarını göğsünde birleştirmiş; mavi gözlerini barındıran göz kapakların kısmış onları dinliyordu. Dinleme eylemi ona göre değildi, konuşmayı severdi o. Ona göre, böyle zor bir konuyla girmesi; zorlanmasına yeterli bir sebepti.
- Spoiler:
“Lanet olsun. Biraz daha yavaş olsana!” Ayağının üzerine düşen kitabı alarak yanındaki çocuğa uzattı. Bu en fazla üçüncü sınıfa giden bir Hufflepuff öğrencisiydi. Kızıl saçları özenle taranmış ve iki yandan bağlanmış, çilleri fırça darbelerine benzer bir şekilde elmacık kemikleri üzerine serpiştirilmiş gibiydi. Yemyeşil gözlerinden korkmuş olduğu belli oluyordu. Kitabı yavaşça alarak oradan uzaklaştı. Omzunu silkerek tekrar tozlu kitap raflarına döndü. A’dan Z’ye Hogwarts, Hogwarts Müdürleri, Hogwarts Tarihi… Heleşükür! Uzun bir süredir bu kitabı arıyordu ve sonunda şansı yaver gitmişti. İç çekerek yıpranmış kitabı raftan aldı ve ahşap masanın üzerine bıraktı. İki gün sonraya yetiştirmesi gereken bir ödevi vardı ve o bu hafta hiçbir araştırma dahi yapmamış, kısacası yan gelip yatmıştı. Artık bu rahatlığı bir kenara bırakıp sıkı çalışma vakti gelmişti. Çantasından gerekli malzemeleri çıkarıp topladığı bilgileri not almaya başladı. Daha birkaç cümle yazmıştı ki ders zilinin sesi duyuldu. Bugün her şey ne kadar ters diye geçirdi içinden. Eskilikten parçalanmaya yüz tutmuş kitabı ahşap masanın üzerinden alıp çantasına koyarak dersliğe doğru yürümeye başladı.
Üst kata çıktıkça gürültüler ve telaşla yürüyen öğrenci sayısı daha da azalıyordu. Sınıfa adımını attığında geçmiş günlere oranla sınıfın daha geniş olduğu dikkatini çekmişti. Sıralar kenara çekilmiş, terk edilmekte olan bir evi anımsatıyordu. Batmakta olan güneş, ışınlarıyla sınıfı aydınlatıyor, içeriye loş ve güzel bir hava katıyordu. Arkadaşlarının yanına geçmiş sohbet etmeye başlamışken, profesörün gelmesini bekliyordu. 5 dakika, 10 dakika. Nerede kaldı bu profesör? Sorusu zihnini doldurmaya başladığı sırada Profesör Picard sınıfa tenezzül etmeyi başarabilmişti. Dizlerinin hemen üstünde biten siyah bir elbise giymişti ancak alışılmadık bir şekilde göğüs kısmı biraz da olsa kapalıydı. Buğday sarısı, dalgalı saçları her zaman olduğu gibi özenle taranmıştı. Kalbinin biraz üstüne taktığı broşu güneşin son ışıklarıyla göz kamaştırıcı bir şekilde odaya yansıyordu. Tahtanın önüne geçerek bugünkü dersin açıklamalarına başladı. “İşte bugün sıradanlığın kalıplarını kıracağımız gündür.” Bu cümleyi duyduğunda dudağının köşelerinin yukarı doğru kıvrıldığını hissetti. Lilith, sıradanlığı asla sevmeyen ve hayatı boyunca yeni şeyler için savaş verebilecek potansiyelde bir karaktere sahip olduğu için bu cümle hoşuna gitmişti. Ancak bu profesörün sıradanlığın dışında olan dersi nasıl olabilirdi oldukça merak ediyordu. Profesörün genç erkeklere duyduğu hayranlığı bütün dünya kabul etmişti. Bu yüzden aklına gelen düşünceler ufak ve sessiz bir kahkaha atmasına neden oldu. “Bu derste silahınız ve savunma aracınız cazibeniz olacak. İşve yapmanızı, cinsinize bahşedilen güzellikleri kullanmanızı istiyorum.” İşte! Tam da Profesör Picard’dan beklenecek bir dersti bu. İnsanların yüzündeki ifadelere baktı, görünüşe göre oldukça komik ve eğlenceli bir ders olacaktı. Aslına biraz sıkıcı da olabilirdi. Çünkü Lilith erkeklere asla güvenmez, onları sadece bir eğlence aracı olarak görürdü. Burada birine cilve yapacaksa da bunun tek sebebi dersten geçer not almak olacaktı. Etrafına bakınırken kendisine doğru yaklaşan bir Gryffindor altıncı sınıf öğrencisi dikkatini çekti. Yeşil gözleri çocuğun mavi gözleriyle buluştu. Kahverengi saçları dağınıktı ve çocuğa oldukça çekici bir hava katıyordu. Yeterli mesafeyi sağladığında durdu ve kendini tanıttı. Genç cadı da selamlamasını aynı şekilde cevapladı. “Merhaba, Lilith.” Elini uzan genç büyücüye nazik bir şekilde karşılık verdi. Yeşil gözleri, hala çocuğun mavi gözlerinin içine bakıyordu. Gülümsedi. Böyle şeyler ona göre değildi. Bu dersin bir an önce bitmesini istiyordu. Ancak kaçışı yoktu. Şimdi sap gibi ortada dikilmişlerdi. Çocuğun bir hareket yapmasını bekliyordu. Nihayet büyücü asasını çıkarmış hafif bir dans müziği açmıştı. “Benimle dans eder misiniz Miss?” Gülümseyerek onaylar bir tavırla kendisini Ignatius’un kollarına teslim etti. Onları izleyen gözleri yok sayarak kendisini Ignatius’un iradesine bırakmıştı. Müziğin ritmine göre değişen adımlarıyla kendini bazen havada buluyor, bazen de değişik figürler uyguluyordu. Ritmin çok yavaşladığı bir anda Ignatius cadıyı belinden kavrayarak kolunda yatırdı. Aralarında azalan mesafe, içinde ilginç bir duygu hissetmesine sebep oldu. Aşka inansa belki o anda bu genç büyücü hayatının merkezi olabilirdi. Ama buna asla izin vermeyecekti. Her saniye dudakları karşısındaki gencin büyücünün dudaklarına daha çok yaklaşıyordu. Gözlerini kapadı ve derin bir nefes alarak kendine engel olmayı başardı. Bunu yapanın sadece kendisi olmadığını görünce sıcak bir gülümsemeyle gözlerini çocuğun gözlerinden ayırarak düşüncelere dalmış gibi bir ifade takındı.
| |
|
Ruidoso de'Maréa Müdür Yardımcısı & SYB Profesörü
Mesaj Sayısı : 153 Kayıt tarihi : 13/11/10
| Konu: Geri: Lilith S. Cuma Kas. 19, 2010 8:36 am | |
| Anlatımın güzel ve akıcı. Özellikle duygularını ve fiziksel halini yansıtmakta başarılı olduğunu söylemeliyim.Renklendirmen de fena değil.
Seviyeniz ••••••[Efsane]
İyi Eğlenceler | |
|