Lydia McCarthy Gryffindor V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 11 Kayıt tarihi : 23/11/10
| Konu: Lydia with her heart. Salı Kas. 23, 2010 2:47 pm | |
| - Spoiler:
"Bunu yapmış olamaz." diye inledim şakayla karışık. Carlie'yle konuşmayalı ciddiden uzun zaman olmuştu. Konuşmamız gereken konular birikince bütün gün boyunca dedikodu transına giriyorduk. E bu trans sürecinde de tüm Gryffindor'un ilgi odağı biz oluyorduk. Bu yaz benim için pek iç açıcı değildi. Amcam Sawyer'la görüşmem yine yasaklanmış, bu konuya benim alışmama nazaran kardeşim Lilth'in üzülmesi asıl canımı acıtan ana neden olmuştu. Kafamdaki toz dumanını uzaklaştırdım bir an, Carlie'yle konuşup yine anlattığı şeyleri şaşkınlıkla dinlemek için. Tam Carlie'ye odaklanmak üzereyken arkadan birisi koltuğa zıplayarak Carlie'nin kucağına uzandı. O 'birisinin' Kerim olduğunu anlıyınca ellerim istemsiz olarak saçlarıma gitti. Tüm dileklerim saçlarımın düzgün olmasının yanındaydı. Klasik kız pisikolojisi. Kerim bana göz kırpmakla içimdeki umutlara yine körükle gitmiş oldu. Küçük şeylerden umutlanabilen ve küçük şeylerden umudunu yitirebilen bir kızdım ben. Ama ne yazıkki Kerim bunu farkında değildi. Gözlerimizin buluştuğu o kısa an aklımdayken Kerim bakışlarını Carlie'ye çevirdi:"Ooo güzelim başkan da olmuşuz,parıl parıl parlıyor,rozet.Eğil öpücem kutlamalıyım seni." ve dediğini yaptı Carlie'nin yanağına ufak ama aynı zamanda içten bir öpücük kondurdu. Bu kalbime bir ton ağırlığın oturmasından daha beter gibiydi. Kıskançlık. Hemde onu en yakın arkadaşımdan kıskanıyordum. Bu iyice kalbimin sızlamasına neden oluyordu. "Ee,kimin dedikodusunu çeviriyordunuz.Sakın bana birini seviyorum deme,yıkılırım doğrusu" dedi gözlerini Carlie'ye dikerek. İşte o an da midemde yoğun bulantı ve kalbimde bir hançer hissettim. Abartmıyorum,ciddiden canım çok acıyordu. Sessizlik şu an bir ilaç misaliydi benim için. Sarı buklelerimle oynuyor, sessizlikten düşünme payıma düşenlerle düşünüyordum. Bakışlarımı ikisine döndürdüğümde Carlie Kerim'in saçlarıyla,Kerim ise Carlie'nin parmaklarıyla oynuyordu. Aman ne güzel. Rahatsızlanarak yerimde kıpırdandım ve bakışlarımı kaçırdım onlardan. Duygularımı belli etmemeye ne kadar alışık olsamda bu kadar acı çekmeye alışık olduğumu zannetmiyordum. Aslında şu an nasıl göründüğüm umrumda bile değildi. Kerim'in:"Hayırdır,rahatsız olduysan gidiyim,konuşmanızı böldüm sanırım." demesi sessizliği gergin bir şekilde bozdu. Ona aşık olduğumu öğrenmesinden,böyle olduğunu zannetmesi daha iyi olacağı için cevap vermedim. Bir nevi yine duygularımdan kaçtım. "Gidiyim de rahat et."diyerek ayağa kalkmaya koyuldu. İşte böyle bir durum yaşadığımız için kendimden iğreniyordum. Gözlerimin ılık gözyaşlarıyla dolduğunu hissettim. Carlie:"Saçmalama Kerim,Lydia...Siz çok iyi arkadaşsınız noluyor,otur lütfen Kerim." diyerek Kerim'in elini kavradı ve onu biraz önce oturduğu yere geri döndürdü. Dişlerimi dudaklarıma geçiriyor bir yandanda Carlie'ye Kerim'i sevdiğimi anlatmadığım için kendime lanetler yağdırıyordum. Belkide...kendimde kabullenememiştim daha. Bugün ona olan aşkımı yüzüme çarpmıştı hayat. Sınamıştı sanki beni bu olayla. Artık dayanmamın doğru birşey olmadığını öğretmişti bana. Bu Carlie & Kerim manzarasına daha fazla katlanamayacağımı anladığımda büyük bir atakla ayağa kalkıp nereye gittiğimi bilmeden hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Astronomi kulesine doğru ilerlerken gözyaşlarımın titrek bir biçimde gözümde durmasına dayanamamış ,yanağımda süzülmelerine izin vermiştim.Arkamdaki Kerim'in ayak seslerini duyabiliyordum. Tek isteğim aramızdaki mesafeyi açmaktı. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama Kerim bunu bile elimden alacaktı. Astronomi kulesinin merdivenlerini çıkarken,merdivenlerin kaygan olduğunu unutmuşımki kendimi yerde ve iki basamak geride buldum. Dizlerimdeki acı kalbimindekine nazaran hiçbirşeydi. Hiç çekinmeden hıçkıra hıçkıra ağladım iki saniye boyunca. Arkamdaki ayak sesleri yakınlaşmaya başlayınca "Lanet olsun,kahretsin." gibi lanetler savurarak ayağa kalkıp merdivenleri bu sefer daha dikkatli ve hızlı çıktım. Astronomi kulesine ulaştığımdaysa hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Tek isteğim Kerim'in yarı yolda vazgeçip,geri dönmesi ve beni bu halde görmemesiydi ama öyle ne yazıkki olmadı... "Git başımdan. Kerim.Yalnız kalmalıyım.Lütfen."Cümlemi hıçkırıklarım takip etmişti. Her zamanki gibi sözümü dinlememiş,yanıma oturmuştu. Nefesi, gözyaşlarımın damladığı yerlere serinlik katıyordu. Ela gözlerini benim yaşlı gözlerimin üzerinde gezdiriyordu. Sanki daha fazla dayanabilecekmişim gibi onun cezbedici bakışlarına. Benim de bir insan olduğumu unutuyordu bazen."Sorun ne Lydia? Ben mi birşey yaptım sana?" Herşeyi anlatmak şu an kalbimdeki acıdan başka birşey düşünemeyen aklımdan geçmemiş değildi. Ama o anlatsamda beni anlamazdıki. Kim bilir kaç kız benim ona olan aşkımı anlattığım cümlelerle ona açılmıştı. Ama ne olursa olsun kimse onu benden daha fazla sevemezdi. Yinede bunu göze alamazdım. Ben düşüncelerimle boğuşurken sorusunu farklı kelimelerle tekrarlamıştı:"Anlatmıyacak mısın gerçekten? Bu kadar üzen ne seni,ağlama,dayanamıyorum."'Dayanamıyorum' bu kelimeyi kullandığını duyar duymaz gözlerimi sıktım ve her zamankinden daha şiddetli bir şekilde gözyaşlarım yanaklarımla buluştu. Sesindeki sitem,bana verdiği değeri ortaya koyuyordu. Ama hiçbir zaman bu değerin arkadaşlıktan farklı bir değer olduğunu iddia edemezdim.Carlie olsam, belki. Evet,Carlie'nin durumunda olmak için herşeyimi verirdim. Bunları düşündükçe aklıma Carlie & Kerim tablosu geliyor ve hıçkırıklarım şiddetlenip,sıklaşıyordu. Dakikalarca gökyüzünü seyretti,ağlama sesim eşliğinde. Anlatmamı bekliyordu .Neden hala beklediğini öğrenmek istercesine şişmek üzere olan gözlerimi ona çevirdim . Bakışlarımı üzerinde hissetmiş olmalıki,orada olduğunu yeni farkediyormuşum gibi ilgiyle kafasını bana döndürdü. "Lütfen Lydia,anlat." derken elini belimde hissettim. Bunu bazen yapardı ama şu anda kaldıracak gücüm yoktu. İrkildim,titredim ve geri çekildim panikle,elimlede hafifçe uzaklaştırdım onu:"Lütfen Kerim,bana dokunma." sesim titrek ve yalvarırcasına çıkmıştı. Yüzünü buruşturdu, derin bir nefes aldı ve sırtını sertçe duvara yasladı, duvardan intikam alırcasına.Onu böyle görmek istemiyordum."Tamam anlatıcam." dedim nefes vererek. Tek istediğim ağlama nedenimin bu olduğuna inanmasıydı. "Sawyer amcamla görüşmem tamamen yasaklandı. Ben alışsamda Lilth çok zor günler geçiriyor. Amcamın karanlık tarafın soylu bir üyesi olduğu ona daha yeni söylendi. Evde,hep susması gereken,içine atması gereken benim. Amacım Lilth'e destek olmak ve ona bu olayın o kadar büyütülecek birşey olmadığını göstermek. Bir nevi amcamsız da yaşayabileceğimizi kanıtlamak."Artık cümlelerimi ben kurmuyordum hepsi ard arda çıkıyordu ağızımdan. "En kötüsü ne biliyor musun? Onsuz yaşamaya gücüm olmadığı. O kötü değil biiliyorum. O iyi biri. Belkide sadece ben ve Lilth için,ama yinede iyi.Bana en değer veren kişi o,beni en çok seven kişi. Bunun dışında sen ve Carlie çıktınız bide. Ciddiden acı çekiyorum ve ne sen ne de Carlie anlamıyorsunuz. İlgisizliğin iyice allak bullak ediyor beni.-Ellerim istemsiz bir şekilde ağızımı kapatmıştı ama sonra konuyu değiştirmek amaçlı hiçbirşey olmamış gibi devam ettim-Carlie'ylede bu aralar aramız iyi değil sanki.Bir şeyler var,bi soğukluk yaz tatili yaramadı bize.Odette'yle iyiyim bu aralar." Resmen sallamıştım. Gözlerimi yuttum ve yemi yutmasını bekledim. 'Carlie'yle çıkmak mı Lydia,bunun olabileceğini düşünüyor musun ciddiden?" Bu benim için imkansız bir şey değildi. Ona olan ilgisi bariz belliydi. Kerim ve Carlie'nin aynı cümlede yer almalarına daha fazla dayanamayacağımdan konuyu değiştirme çabasına giriştim ama kısık bir ses tonu sözümü kesti.Bu cümle ilk başta bir şok etkisi yaratsada, istediğim anlamda duymadığımı biliyordum:"Seni seviyorum." Beni sevdiğini ve değer verdiğini zaten biliyordum. Biz lanet olsunki çok yakın arkadaştık. Aramızda tam tersi ve benim umutlanacağım bir olay yaşanmamıştı. Gözlerimi devirip,sırtımı soğuk duvara yasladım ve gözlerimi yumdum. Kerim daha da çekingendi şimdi:"Sana ilgi göstermemem imkansız....Aradabir senden uzak durmayı denesemde senden uzak duramıyorum,bu imkansız benim için."Yumduğum gözleri gerisin geriye açtım ve onun yüzüne dokundurdum. Sanki bir yıldız kaymıştı,isteklerim gerçekleşiyordu."Yaz boyu tek bir gün düşünmeden edemedim seni her ne kadar 'olmaz kerim,bu yanlış yapamazsın..' desemde kendime yapıcak bir şeyim yok pek." İstemsizde olsa yaşadığım tiz şok gözyaşlarımı kesmiş,Kerim'in dediklerini anlamaya çalışıyor,bunun şaka olmasına kadar düşünüyordum. Ona güveniyordum ama yinede şüpheliydim. Sonraki cümlesini o kadar emin söylemiştiki dudağımın kenarının olağanüstü bir mutlulukla kıvrılmasına yetmişti:"Pişman değilim,seni seviyorum."İlk önce birşeyler karıncalandı midemde sonra ise bir hafiflik hissettim bedenimde,o kadar hafiftimki uçuyor gibiydim. Kendi kendime gülüyor ve dalga geçtiğimi sanmamasını diliyordum. Bir kahkaha dalgası sarmıştı bedenimi.Ardından kulaklarıma kadar kızardım. Bu hissi Kerim'inde tatmasını istiyordum.Kafamı omuzuna dayadım ve onla birlikte yıldızları büyük bir dikkatle izlemeye başladım.Dahada müthiş gözüküyorlardı gözlerime: "O kadar çok yaşadımki tek dayanma sebebim sen oldun.Belki farketmedin bilmiyorum ve şu an o kadar güzelki umrumda da değil.Hep birşeyler vardı biryerlerde,ilk defa seni gördüğümden beri hep birşey pırpır ediyordu kalbimde.Ama sanırım bir Gryffindor'luya yakışacak cesaret yoktu bende.En azından aşk konusunda.Sana aşığım Melih Kerim Cenib.Bununla gururda duyuyorum.Ve şöyle bir bakarsam durumumda vahim.Napıcaz bilmiyorum.Ama ben artık uğraşmıcam,sen uğraşıcaksın.Benden kurtulamayacaksın.Üzgünüm" Muzurca dudak bükmüştüm.Ardından ise mutluluk gözyaşım kazağını bulmuştu Kerim'in. Nerden nereye? Tepkisini bilmediğim halde kokusunu ciğerlerime çektim. Ellerini avucumun içine aldım ve dudaklarıma yaklaştırıp,onları öptüm. Hayatımın sorgusuz en harikulade gecesiydi. Huzur hiç olmadığı kadar benimleydi şu an. Gözlerimi kapamış,soğuk rüzgarın yüzüme çarpmasına izin veriyordum. Sarı buklelerimi önümden çekerken duvardan çıkan ses üzerine huzurla kapanmış gözlerim bir refleks misali açıldı ve Kerim'e döndüler. Nolduğunu anlamamıştım.Kerim'de şu anda bende bulunan boş bakışların yansımasını görüyordum sanki. Ellerini,ellerimden nazikçe çekip hafifçe başını ovaladı. Kafasını vurmuş olmalıydı .Panikle olduğum yerde doğrulup,kendimi toparladım ve kaşlarımı çatarak kafasını hafifçe ovalamasını izledim.Tedirgin olduğum bariz bir şekilde belliydi. Kısa saniyelerin sonucunda gözlerimin altında kalan bir kaç göz yaşını aynı naziklikle sildi. Ardından başımı iki eli arasına aldı. Gözlerimiz birbirleriyle ilk defa bu kadar uzun süre buluşmuştu. Belkide duygularımızdan kaçtığımız gibi birbirimizin gözlerindende kaçmıştık şu ana kadar. Ve artık bu eylemden o kadar bıkmıştımki gözlerine derin derin bakmak bir rüyadan daha tatlıydı benim için. Bir ömürümü onun gözlerine bakmaya adamaktan hiç şikayetçi olmazdım. Vücudunu bana doğru çevirip yaklaştırmasıyla kendime geldim,gözlerinin içine dalıp kaybetmişken kendimi. Avuçları içideki yüzümü kendi yüzüne yaklaştırmaya başladı ufak bir tedirginlikle. Kafamı ona doğru uzattım ve gözlerimi kapadım.Anın büyüsü tüm bedenimi sarmıştı. Kalbim öyle hızlı atıyorduki yorulup durması an meselesiydi. Boşta duran iki kolumuda Kerim'in beline sardım. Sıcak dudakları benimkileri bulmuştu sonunda. Sonunda hayatımda birşeyin solması yerine,canlanmasını izlemiştim. İçimdeki kıpırdanan duygular,bana bambaşka birşey yaşadığımı tekrar tekrar hatırlatıyordu. Bu duygunun yeri bende hiçbir zaman değişmeyecekti. Kerim'i birgün benden vazgeçicek olsada ben onu sevecektim. Onun varlığıyla nefes alacaktım. Bunu en derinlerimde hissediyordum. Dudakları,ayrılmak istemezcesine nazikçe benimkilerin üstünde oynuyordu,benim dudaklarım ise onunkilere mutlulukla karşılık veriyordu. Yaşadığımız duygunun saflığını ve masumluğunu hatırlatıyordu bu bana. Dudaklarımız ayrıldığında,büyü hala üstümde dolaşıyordu. Gözlerim kapalı,dudağımı ısırıyordum,içimdeki yerini kaybetmeyen heyecanla. Nefes alış verişimi düzene sokmaya çalışıyor,bir an önce kendime gelip Kerim'e bakmak istiyordum. Niyahetinde gözlerimi açabildiğimde Kerim'in:"Ben bir aptalım ve şu anda rüya görüyorum değil mi?" Cümlesi karşıladı beni.Kafamı hayır anlamında,içten bir şekilde salladım. Rüya gibi,hatta rüyadan daha da öteydi bu an. Hiç olmadığım kadar mutluydum. Son zamanlarda benim için imkansız olan o mutluluğa sahiptim. Kerim'e sahiptim. Yaşadığımı,nefes aldığımı daha yeni farkerder gibiydim. Tek korkum,büyünün çabuk bozulmasıydı. Onun bana olan sevgisinin birgün bitmesi benim için ölümle pahabiçilir olacaktı. Ama bir ilişkiye biticek diye başlarsam zaten bitmiş demekti. Kendimi adadığım gibi tüm güvenimide adadım ona. Bu yüzden kafamdaki kötü düşünceleri uzaklara savurdum. Şu dakika önemliydi benim için. O benimdi,ben onun. Hayatımda tek hatırlamak isteyeceğim andı bu. Şimdilik. Kader hoş görürse bu yaşadıklarımızı, belkide daha binlerce şey yaşayacaktık. Ona sımsıkı sarıldım hiç bırakmıyacak misali. Bir yandanda yıldızları izliyordum onun arkasından. Bir tane yıldızın yere doğru süzülmesiyle yüzüme bu ana yakışacak en büyük tebessümümü kondurdum. Ve bu soğuk havada sıcak nefesimle Kerim'in kulağına fısıldadım."Yıldız kaydı ve benim dileğim yanımda."
- Spoiler:
Genç cadının, Hogwarts'da yer aldığı yıllardan beri bu merdivenleri çıkması, sinir kat sayısıyla inanılmaz derecede oynuyordu. Yanındaki en yakın dostunun merdivenleri sayarak çıkması ise bu aktiviteyi daha da çekilmez kılıyordu. Ters bakışlarını Carlie'nin üstünde gezdirdi genç cadı,susmasını umut ederek. Ama ne yazıkki Carlie etrafına olan ilgisini bir iki dakika önce kapatmıştı. Nede olsa platonik olmak uğraş gerektiren bir işti. Carlie'nin susmasını sağlayamayan Lydia,sakinleşmek amacıyla Profesör Deucalione'nin akla zarar yüz hatlarını düşünmeye başladı. Genç cadının vücudu biraz sonra Profesörü göreceği gerçeğiyle hafiflemiş,hiçbir zaman sevemediği merdivenleri değişik bir heyecanla çıkmaya başlamıştı. Ardından daha gerçekçi olan düşünceler üstüne çullanmıştı. Lydia,tüm kalbiyle Kerim'e aşıktı. "Kerim bu yaptıklarımı öğrenirse,beni öldürmekle yetinmeyecek." diye mırıldandı genç cadı. Kendinden bir nevi vazgeçmişti. Ama profesör,öldüğünde mumyalanmaya layık bir yüze sahipti.Evet,böyle bir yakışıklılık bir daha Dünya'ya gelemezdi, kesinlikle mumyalanmalıydı. Bir anda Kerim'i seri katil vaziyetine getirmişti,Merlin aşkına neler saçmalıyordu böyle! Düşüncelerinden ayrılmasına aracı olan Carlie'nin genç cadıyı dürtmesi olmuştu. Bu kızın eli bazı durumlarda ağır olabiliyordu. Carlie'nin vurduğu yeri eliyle ovuştururken dersliğe girmenin heyecanı tüm vücudunu ele geçirmiş,kolundaki acıyı unutturmuştu genç cadıya.
Dersliğe görülmeye değer tüm güzellikler toplanmıştı sanki. Bunları görmeden ölmek istemeyeceğiniz türden olanlar. Özellikle dersliğin bir ucunda duran yüzü bir heykel misali düzgün kıvrımlara sahip olan Profesör Deucalione. Profesör, her zamanki gibi yüzündeki sıcak bir tebessümle,kendinizi içinde kaybolmaya adayabileceğiniz gözlerini, öğrenciler üstünde gezdiriyordu. Kızlar,profesörün gözlerinde kaybolma işlemine başlamışlardı bile. Lydia ise kendini kaybetmişçesine profesöre her baktığında 'Ben Kerim'e aşığım. Bunu yapmam doğru değil.' gibi cümleleri depresif bir şekilde tekrarlıyordu. Gözlerini isteksizce profesörden kaçırıp etrafı incelemeye koyuldu. Çevresinde bulunan herşey o kadar destansı bir güzelliğe sahiptiki genç cadıya bu dersi herşeyden çok sevdiğini bir daha hatırlatmışlardı. Genç cadı, okyanus mavisi gözleriyle etrafıını tarıyor,cennetle pahabiçilir olan eşyalara bir an önce dokunmak istiyordu. Carlie ve Lydia için yıldızlar,uzakta gibi gözüken ama aslında çok yakında olan parlak bir hayali simgeliyordu. Anlamları,günden güne veya duyguya göre hergün değişiyordu onlar için. Yıldızlara aşık olanlar statüsünde oldukları iddia edilebilirdi. Tüm öğrenciler, yuvarlak hizada dizilmiş sıralarda yerlerini almaya başlıyınca, genç cadı yakın arkadaşını güzel bir rüyadan uyandırırcasına dürttü. Ardından birbirlerine yakın sıralara oturdu iki yetenekli cadı. Lydia,sırasına nazik ve yumuşak hareketlerde yerleştirdikten sonra derse konsantrasyonunu verebilmek için ufak bir toka aracığıyla sarı buklelerini birleştirdi. Gözlerini nazikçe sıraya kaydırdığında ise muhteşem birşeyle karşı karşıya geldi.'Macte animo! Generose puer, sic itur ad astra' minik ve harikulade parlaklıktaki yıldızların sırasına yazdığı cümleyi görünce genç cadının gözleri, bu güzellik karşısında aynı parlaklığı yansıttı sırasına. Onlara dokunmayı herşeyden çok arzulasada,parlakllıklarını kaybedeceği korkusuyla onları uzaktan izlemeyi yeğledi. Bu muhteşem tabloya kilitlenmişçesine bakarken gümüş bir hançer dikkattini çekti genç cadının. Hançeri eline alıp,gümüşün soğukluğunu hissetti parmaklarında. Ardından bir açıklaması olduğunu dileyerek Profesöre çevirdi muhteşem gözlerini cadı. Yaptığı açıklamayı can kulağıyla dinledi.
Öğrencilerden parmaklarına küçük bir yara açıp,kanın çıkmasını sağlanmaları istenmişti. Açıklamayı dinler dinlemez Lydia'nın gözleri dehşetle açılıp Carlie'ye döndü. Carlie ne zaman kendi kanını görse kendini bayılmış bir şekilde yerde bulurdu. Bu,doğduğundan beri kaçınılmaz bir gerçekti onun için. Lydia,Carlie'nin bu işi yapması için kendisini seçeceğinden adı gibi emindi ve Carlie'nin gözlerini dehşetle yumup hançerini Lydia'ya doğru uzatması,Lydia'yı haklı çıkarmıştı. Lydia gümüş hançeri parmakları arasına alarak,Carlie'nin canını çok yakmamaya adadı dileklerini. Hızla Carlie'nin parmağında kanın çıkmasını sağlayacak küçük bir yara açtı. Carlie,dokunsan ağlayacak pozisyonundaydı. Dudaklarını bir daha hiç açmayacak gibi kenetlemişti birbirine. Genç cadı,onun iyi olduğunu kabullenir kabullenmez,elini sıraya dayadı ve dişlerini hafifçe sıkarak parmağında küçük bir yara açtı. Parmağı gereğinden daha fazla yanmıştı,istemsizce elinin ayarını bilemeyerek derin bir yara açmıştı Lydia parmağına."Kahretsin!" diye inledi bir anlığına ama profesörün ona bakan muhteşem ve yanıt arayan gözlerini görür görmez "Özür dilerim." dedi mahçupça. Elindeki yanmayı yanaklarında hissetti bu kez,kesinlikle yüzü kızarmıştı genç cadının.Acıyı hissettiği parmağını masasındaki parlak yıldıza doğru bastırdı. Yıldız parlaklığın yanı sıra kırmızı yoğun bir ışık saçıyordu etrafına şimdi. Bir bağ hissetti yıldızla aralarında. Aşkın bile tanımlayamayacağı bir bağ,sanki her zaman aynı bedende yaşamışlar gibi, doğduğundan beri onla bir beden paylaşıyormuş gibi. Yıldızın parlaklığını damarlarındaki kanda hissediyordu sanki. Garip ama hoş bir duyguydu. Kendini başka bir boyutta hissediyordu şimdi. Nereye gittiğinizi bilmeden bir yere doğru ilerlediğinizde hiç tatmadığınız bir tedirginlik bulunur ya vücudunuzda.İşte o tedirginlik sarmıştı genç cadıyı. Bir yüzeye doğru düşünce isteksizce sendeledi Lydia. Bir yandan yakın dostunun nerede olduğu kafasını kurcalıyor bir yandanda ufak tefek ama gereken güveni veremeyen adamın dediğini dinliyordu:"Beni takip edin güzel öğrenciler." Lydia kaşlarını bir yay şeklinde havaya kaldırarak: "İşte bundan pek emin değilim." diye mırıldandı iç geçirircesine. Ufak tefek adamın yolunu takip ederken,diğer öğrencilerin merak dolu konuşmalarına katılmayı bir nebze bile düşünmedi. Tek istediği o adamın arkasından gittiğine pişman olmamaktı. Ciğerlerine iğrenç bir kokunun dolmasıyla küçük bir sığınakta oldukları kafasına kaynar bir su gibi boşaldı. Etrafta hiç bu kadarını bir arada görmedim dedittiren çürümeye yüz tutmuş kemikler,genç cadının midesini kaldırıyordu. Adamın,adımlarını hızlandırmasını umarak,bir an önce buradan kurtulmak için tüm dileklerini yağdırdı Yüce Merlin'e. İğrenç kokunun tizliği genç cadının başını döndürürken ufak tefek adamın hiçbirşey yokmuş gibi olan rahatlığı Lydia'ya batmaya başlamıştı. Adımları büyük bir salonda durunca adam,genç cadıya daha da bir sevimli gelmiş,o iğrenç yerden bir an önce kendisini uzaklaştırdığı için adamı yanaklarından öpebilme potansiyeline bile sahip olmuştu genç cadı şu an. Lydia gözlerini ufak tefek adamdan ayırır ayırmaz yıldızların dizildiği alana kaydırdı gözlerini ardından kendini en çok bağlı hissettiği yıldıza doğru ilerledi ve tam oracıkta durdu. O kadar yoğun bir bağlılıktıki bu, en saf birinin bile bunu hissetmemesine imkan yoktu. Sanki içini delip geçiyordu. Sessizliğin hakim olduğu yerde Carlie'nin tiz sesiyle "Mayalar" diye bağırması öğrencilerin irkilmesine sebep oldu. İlk önce genç cadıya anlamsız gelsede Carlie'nin söylediği,sonra herşey beynindeki yerine teker teker oturdu. Bu bilgiyi birlikte edinmişlerdi Carlie ile. Carlie'ye bakıp gülümsemeyi ne kadar arzulasada buna imkanı olmadan karanlık onu içine alırcasına yutmuştu. Kendini sonsuz bir boşlukta acımasızca sürükleniyor gibi hissediyordu genç cadı. Beynindeki herşey durumun şokuyla boşalmış,çığlık atmayı bile akıl edemiyordu. Buradan kurtulmak için herşeyini verebilirdi. Nefesi darlaşıyor,karanlık,solunum borusunu tıkarcasına yaşamsal faaliyetlerini engelliyordu. Karanlık, bir anda kör edici bir ışığa bıraktı yerini. Yüce Merlin aşkına ! O kadar güzel bir ışıktıki bu, kalbinin merkezinde hissedebiliyordu aydınlığı genç cadı. Boğazına kadar mutluluk dolmuş olan cadı,yıldızının güzelliği karşısında parlaklığına doğru uzattı parmaklarını.Yüzünün kasıldığını hisseder hissetmez dehşete düştü. Yüz felci geçirmiş gibiydi,hiçbir hattını hareket ettiremiyor ve bunun nedenini bilmemesi onu panikle bütünleştiriyordu. Onu sakinleştirebilen tek şey yıldızına dilediğince dokunabilmesi ve parmakları yıldızına temas ettikçe yıldızın karşılık verircesine parlaklığını arttırmasıydı. Birgün bir yıldıza bu kadar yakın ve bağlı olacağını hayal bile edemezdi genç cadı. Yıldız,genç cadının gözlerini güzelliğiyle kör etmek istercesine parladı ve ilerlemeye başladı. Lydia ise içindeki bağ sayesinde onu takip etmesi gerektiğini anladı. Biricik yıldızı gökyüzündeki rehberi olacaktı onun.
Bir süre gökyüzünün eşsiz güzelliği karşısında yürüdü yıldızıyla genç cadı. O kadar aklazarar bir deneyimdiki bu onun için kelimelerle anlatılamazdı. Tek sorun içindeki mutluluk kıpırdanmalarını yüzüne yansıtamamasıydı. Sönük ışığı bir anda parladı yıldızının. Ama içlerinde ki bağlılık sayesinde genç cadı birşeylerin ters gittiğini adı gibi biliyordu."Ayın kadim koruyucusu." diye seslendi gür bir ses. Kafası karışmış olan Lydia geri çekilerek koruyucuyu incelemeye başladı.Hogwarts'ın her binasından bir parça almıştı bedenine yaratık: Kartal kafasına,aslan gövdesine,yılan diline ve porsuk ayaklarına sahipti iri vücudu. Onu yenmeleri mi gerekiyordu? Yada şu yüce ayın kadim koruyucusu onları burada hapis mi edecekti? Onu geçmelerinin gerekeceğini biliyordu Lydia. Teke tektiler. O yaratığın görüntüsü binalarının simgelerinden aldıysa,buradaki öğrencilerinde binalarının ruhuna ve kalbine sahipti. Herşey için hazırdı Lydia.Bir Gryffindor'luya yakışacak cesaretiyle birlikte.
| |
|
Ruidoso de'Maréa Müdür Yardımcısı & SYB Profesörü
Mesaj Sayısı : 153 Kayıt tarihi : 13/11/10
| Konu: Geri: Lydia with her heart. Çarş. Kas. 24, 2010 11:33 am | |
| Rplerin genel olarak güzel. Renkler uyumlu emek verilerek yapıldığı belli. Ancak ara ara anlatımda kopukluklar var. Bunun dışında ilk rpdeki "Tüm dileklerim saçlarımın düzgün olmasının yanındaydı. " gibi okunduğunda anlaşılması zor cümlelerin de mevcut.
Seviyeniz Yazar.
İyi rpler | |
|